Sessiz İstifa Salgınını Yavaşlatma Önerisi
Biz koçların toplumdan ve onun güncelinden uzak kalması imkansızdır. Bu bağlamda Avrupa ve Amerika’ da başlayan ve pandemi sonrası dönemde giderek yaygınlaşan ve nihayetinde ülkemiz iş dünyasında da kendisini hissettiren sessiz istifa kavramını ve bunu yavaşlatma önerimi sizlerle paylaşmak istedim.
İngilizce “quite quitting” olarak adlandırılan olgu aslında hepimizin farklı şekilde iş dünyasında karşılaştığımız bir şey. Kısaca kaytaranlar diye tanımlayabiliriz. Elbette bu kaytaranları sınıflamamız lazım. Bu gruba girenlerin ilki, işten kovulmayacak bir tempoda hedeflerini minimum seviyede tutturarak, onunla devam edenlerden oluşuyor. Çalıştığı işe mevcut ekonomik şartlarda daha iyisini bulamadığı için muhtaç, öte yandan daralan iş imkanları doğrultusunda da yeni iş arayışı için umutsuz veya tembel olarak gözlemlenebilir. Diğer grubumuz ise evden çalışma veya hibrit modelle iş hayatına devam ederken bitmek bilmeyen mail bombardımanından, kıstırılmış fiziksel dünyasının sanal olarak da kuşatılmasından dolayı bir tür tükenmişlikle boğuşuyor. Bunların tepkisi biraz daha naif. Mesai sonrasında maillere bakmıyorlar ya da geç cevap veriyorlar.
Şimdi bu olguyu detaylandırmak için Sinerji ve Ringelmann Etkisi kavramlarından bahsetmek istiyorum. Sinerji genelde hepimizin bildiği ve kullandığı bir kavram. Özetle bütünün, kendisini oluşturan parçaların toplamından daha fazla olmasıdır. Yani bütün, parçaların toplamından daha fazladır. Kollektif hareket edebilme becerisi bizleri güçlü ortaklıklar kurmaya yatkın kılar. Aynı zamanda farklı özellikleri olan elemanlardan kurulan takımlar asimetrik sonuçlar elde ederler. Günümüz çalışma dünyası ve onun ana aktörleri olan şirketler de bu yapıdan hareketle kurulmuşlar ve çalışanların sinerjik etkisi ile üssel büyümeler yakalamışlardır. Elbette sinerjiyi sırf insan farklılıkları boyutuna indirmek haksızlık olacaktır. Makineler, onun evrilmiş hali robotlar ve yapay zekâ artık sinerjinin aktörleri haline gelmiştir.
Şimdi yeri gelmişken Ringelmann etkisiden bahsetmek istiyorum. Daha az aşina olduğumuz bu kavramı irdeleyince şunları görüyoruz: Ringelmann etkisi, bir gruptaki üyelerin, grubun büyüklüğü arttıkça giderek daha az üretken olma eğilimi olarak tanımlanıyor. Bu etki, bir grubun büyüklüğü ile grup üyelerinin bir görevin tamamlanmasına bireysel katkısının büyüklüğü arasındaki ters ilişkiye vurgu yapmaktadır. Meraklı bir Ziraat mühendisi olan Ringelmann; performans etkinliği veya verimliliğindeki azalma ve grup üretkenliği arasındaki ilişkiyi incelerken, grup üyelerinin örneğin halat çekme yarışında aslında üyelerin tek başına hareket etmesine kıyasla önemli ölçüde daha az çaba harcadıklarını gözlemledi. Ringelmann’a göre bir gruba daha fazla insan eklendikçe, grup genellikle daha verimsiz hâle gelmektedir. Şirketlerimiz verimlilik analizleri yaparak norm kadro ile çalışan sayısını optimize etmeye çalışsalar da sürekli organizasyon yapılarındaki değişiklik yapılması bunun gerçekte hiçbir zaman tam anlamı ile ideal seviyede olamayacağını ispatlar gibidir. Öte yandan bu alanda gereken özeni göstermeyen şirketlerimiz olduğu da bilinen bir gerçektir. Buradan hareketle, şirketlerde Ringelmann etkisinin ortaya çıkmasına sebep olacak bir ortam oluşacaktır. Hepimizin yaşadığı pandemi sürecinde evden çalışma kavramı ile tanıştık. Şimdi pandemi sonrası dönemde bazı şirketler hibrit veya esnek modellerle bu yapıyı devam ettiriyorlar. Ama geleneksel yapı ile farklı olarak başkalarının çalışma performansını görmeyen çalışanlar, sanki tüm işi kendileri yapıyormuş hissine kapılıyorlar. Öte yandan işverenler, evde ne yaptıklarını göremedikleri çalışanlarını daha merkezi yönetim uygulamaları ile, toplantılar ve mail bombardımanıyla sürekli ekran başında tutma motivasyonu ile iş ilişkisini toksik bir hale getiriyorlar. Evdeki sıkışan çalışan bu şartlarda kendisini Ringelmann etkisinin kollarına bırakıyor.
Bu duruma bir çözüm önerim var. Daniel Goleman’ın ortaya koyduğu tüm dünyaya ilham olan liderlerin kullandığı liderlik stillerini deneyebiliriz. Hele bir tanesi var ki, onu en sona saklayacağım. Goleman fark yaratan liderlerde gözlemlediği stilleri şu şekilde sıralamış:
- Otokratik Liderlik Stili
- Sürükleyen Liderlik Stili
- Bağkuran Liderlik Stili
- Demokratik liderlik Stili
- Vizyoner Liderlik Stili
- Koçvari Liderlik Stili
Bunlardan, Otokratik Liderliği hızla bitirmemiz gereken işlerde kullanmamızı, Sürükleyen Liderlikten ise “beni takip edin” modlu görevlerde faydalanmamızı tavsiye ederken, bir sorunun sürekli bu iki teknikle çözülmesinin ortamı negatife itme tehlikesine dikkat çekmiştir. Bağkuran liderlik ilişkilere önem verirken, Demokratik Liderlik şapkasını toplu karar alma süreçlerinde kullanmamız ekibimizi duygusal olarak destekleyecektir. Vizyoner Liderlik ise ekibi uzun vadeli hedeflere taşırken kullanılabilir. Pekiyi en sona sakladığımız Koçvari Liderlik Stili nedir? En basit hali ile ekibini eğiten, geliştiren ve büyüten liderlik tarzıdır. Bu teknikte lider takımına zaman ayırır, emek verir, koçluk yeteneklerini kullanarak sihirli dokunuşlar yapar: Astlarını etkili bir şekilde dinler yani onlara dinleme hediyesi verir. Onlara zihinlerinde büyüttükleri sorunlarla yüzleşecekleri güçlü sorular sorar yani soru anahtarı ile kapıları açmalarına nezaret eder. Son olarak da Koçvari Liderliği kullanırken ekip üyesinin tekrarlanan kelimelerini, beden dilini, söylemediklerini ve çelişkilerini odakladığı yansıtma becerisini kullanır yani ayna tutar. Bu liderlik şapkası ne kadar fazla takılırsa, diğer liderlik tarzları da o kadar güçlenir. İş ortamında motivasyon artar, ekip daha üretken hale gelir.
Dünyada büyük holdingler, Koçvari Liderliğin bahsettiğim sihirli dokunuşundan hareketle bu alanda personelini eğitme eğilimindedir. Bu sayede ekiplerinde olası Ringelmann etkisini azaltırken aynı zamanda sinerjiyi büyütmeyi hedeflemektedirler. İş dünyasında koçluk yeteneklerini kullanan bir takıma sahip olmak rakiplerinizle rekabette size adil olmayan bir avantaj sağlayacaktır. Salt çalışan perspektifinden baktığımızda koçluk yeteneklerini kullanan bir yönetici emsallerine göre tarifi güç bir albeniye ve karizmaya sahip olacaktır.
Mehmet İlker AKSOY