“Odak – Daniel Goleman” Bülteni

“Odak – Daniel Goleman” Bülteni

Değerli Step Up Kitap Kulübü üyemiz merhaba, 

Kitap Kulübümüz bünyesinde incelediğimiz kitaplarımız hakkındaki görüş ve değerlendirmelerimizi paylaştığımız bültenimizin beşinci sayısını sizlere sunuyoruz. 2 Eylül 2024 günü online olarak gerçekleştirdiğimiz kitap kulübü toplantısına 32 kitap dostumuz katıldı.  Bu toplantımızda Daniel Goleman’ın Odak adlı eserini tartıştık. Açılışta moderatör M.İlker Aksoy kısaca ilk dört kitabı ve bu seçimin arkasındaki kurguyu anlattı.

Ama tüm bu anlatımdan önce kitabın 31. Sayfasında yer alan “Bunun aksine aşağıdan yukarı akıl” cümlesinde çeviri hatası olduğunu, doğrusunun “Bunun aksine yukarıdan aşağı akıl” olduğunu, bu durumu yayınevi ile paylaştığını, hatayı kabul eden yayınevinin 7. baskıdan itibaren düzeltilmiş versiyona yer vereceği bilgisini paylaştı. Şimdi biraz buraya bakalım mı? 

  • Üçüncü kitabımız Umut Ahmet Tarakcı’dan Bir Yaşam Ustalığı Mutluluk idi. Koçlukta ağırlıklı olarak iki konu çalışıyoruz: “Başarı” ve “Mutluluk” … Mutluluk üzerine detaylı bir inceleme ürünü olan bu eser, özellikle değerler ekseninde isabetli tespitleri ve on yedi yılı aşkın süredir güncelliğini koruması adına bizlere ilham oldu.
  • Dördüncü kitabımız Atomik Alışkanlıklar idi. James Clear küçük değişimlerin ve bunun devamlılığını etkisine dikkat çektiği kitabında alışkanlığın nasıl inşa edileceğine değiniyor. Kararın eyleme dönmesi ve alışkanlıkların gücüne değinen kitap hepimizde düşünce doğurucu süreci ateşledi.

Bu dört kitabın attığı temelle, Dikkati ve konsantrasyonu anlatan bir kitap seçtik. “Odak”  

1,5 saat süren toplantımızda işlediğimiz konular ve elde edilen sonuçlarımızı aşağıdaki maddelerde sizinle paylaşıyoruz. 

  1. Yakın Dönemdeki Gelişmelerin Değerlendirilmesi: 

Güz dönemi yazın enerjisinin koçlukta eyleme dönmesini önemsiyoruz. Bu yüzden Step Up Hızlandıran Koçluk Platformu olarak   9. Dönem Step Up Eşkoçluk Projesini başlatıyoruz. Bu programı başlangıçta workshop serisi ile destekleyeceğiz. Burada hedefimiz farklı koçluk okullarından gelen koçlarımızı hizalandırmak ve yeni başlayanları kuvvetlendirmek olacak. Peşinden webinar serlerimiz ve koçluk araçları tanıttığımız bir akışla devam edeceğiz. Elbette tüm bu hizmetlerimizin ücretsiz olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz. Son olarak bu eşkoçluk döneminde dileyen koçlarımızın başvurmaları durumunda aldıkları ses/video kaydın değerlendirildiği koç mentorluğu projemizden de ayrıca bahsetmek isteriz.

  • Kitap Kulübümüzün Amacı
  • Birbirimizden öğrenmek,  
  • Aynı kitabı farklı gözle değerlendirmek, 
  • Network oluşturmak,  
  • ICF 16 no’lu etik kuralında “bir ICF profesyoneli olarak ben sürekli kişisel mesleki ve etik gelişim yoluyla mükemmelliğe ulaşmayı taahhüt ederim” şeklinde yer alan ilkesini gerçekleştirmektir. 
  • Kitap Özeti: 

Step Up Proje Yöneticimiz Okan Çilingiroğlu tarafından yapılan kitap özetini paylaşıyoruz:

“Daniel Goleman, “Odak” kitabında, dikkatin günümüzün karmaşık dünyasında başarı ve iyi yaşam için kritik öneme sahip ancak çoğu zaman göz ardı edilen zihinsel bir varlık olduğunu savunuyor.

Odağın Anatomisi:

Goleman, odaklanmanın nörobiyolojisini inceleyerek, beynin farklı bölgelerinin dikkat süreçlerinde nasıl rol oynadığını açıklıyor. Üst (yukarıdan aşağıya) ve alt (aşağıdan yukarıya) dikkat sistemlerini tartışıyor.

Üst dikkat sistemi, prefrontal kortekste yer alır ve bilinçli, istemli odaklanmayı yönetir. Bu sistem, hedeflere odaklanmamızı, dikkat dağıtıcıları filtrelememizi ve dürtüleri kontrol etmemizi sağlar. Alt dikkat sistemi ise daha otomatik ve duygu odaklıdır, tehlikeleri veya ödülleri hızla tespit etmek için evrimleşmiştir. Goleman, bu iki sistemin nasıl etkileşime girdiğini ve bazen çatıştığını açıklıyor. Örneğin, duygusal bir tetikleyici (alt sistem) dikkatimizi ele geçirdiğinde, üst sistemin kontrolü yeniden kazanması gerekebilir.

Yukarıdan aşağıya doğru aklın odaklanmayı, düşünmeyi ve yapmayı seçtiğine inandığı şeylerin büyük kısmı (kimilerine göre hepsi) aslında aşağıdan yukarıya doğru dikte edilen planlardır. Psikolog “Daniel Kahneman alaycı bir ifadeyle, “eğer bu bir film olsaydı, yukarıdan aşağıya doğru akıl “kendini kahraman sanan ikincil karakter” olurdu”, diye yazmıştır.

Goleman, üç ana odak türünü inceliyor:

  1. İçe Odaklanma: Öz-farkındalık ve öz-yönetim
  2. Diğerlerine Odaklanma: Empati ve sosyal beceriler
  3. Dışa Odaklanma: Sistemler düşüncesi ve daha geniş dünyada yön bulma

İçe Odaklanma:

Goleman, öz-farkındalığın duygusal zekâ ve öz-yönetim için bir temel olarak önemini vurguluyor. İçsel “varsayılan durumumuzun” zihin gezintisi ve benmerkezci düşünmeye eğilimli olduğunu tartışıyor. Bu durum yaratıcılığa yardımcı olabilirken, kontrol edilmezse kişinin sıkıntısının semptomlarına ve çözümlerinin aksine olası nedenlerine ve sonuçlarına odaklanılmasına ve kaygıya da yol açabiliyor.

Dikkatimizi içe yöneltme yeteneği, sezgilerimize, değerlerimize ve içgüdüsel hislerimize kulak vermemizi sağlar. Bu içsel radar, karar vermemize yardımcı olur ve eylemlerimizi daha derin amaç duygumuzla uyumlu hale getirir. Goleman, bu tür duygusal öz-farkındalığın genellikle güç konumundaki kişilerde eksik olduğunu gösteren araştırmalara atıfta bulunuyor, bunun da kör noktalara yol açtığını savunuyor.

Öz-farkındalık aynı zamanda içsel durumlarımızı ve dürtülerimizi yönetmemizi sağlar. Goleman, irade gücünün ve doyumu ertelemenin, dikkati anlık ayartıcılardan uzaklaştırma yeteneğine dayandığını araştırıyor. Çocuklar üzerinde uygulanan ünlü “Marshmallow Testi”ne ve çocukluk dönemindeki öz-kontrolün yetişkinlik başarısını birçok alanda öngördüğünü gösteren sonraki boylamsal çalışmalara atıfta bulunuyor. (James Clear – Atomik Alışkanlıklar).

Unutmamak gerekir ki, en güçlü dikkat dağıtıcı, çevremizdeki insanların gevezeliğinden çok kendi zihnimizin gevezeliğidir. Tam yoğunlaşma bu iç seslerin dinmesini gerektirir.

Bu bölümde ayrıca dikkat edilmesi gereken noktalardan biri, Goleman’ın, Anders Ericson’un ortaya attığı ve Malcolm Gladwell’in “Çizginin Dışındakiler” kitabında bahsederek popülerleştirdiği 10.000 saat kuralına gönderme bulunmaktadır. Evet, düzenli tekrar gelişim ve uzmanlık için olmazsa olmazdır, fakat bir işi bilinçsiz ve hatalı olarak 10.000 saat tekrarlamanın da anlamı yoktur. İç odağı kaybetmeden, yapılan işi otomatiğe bağlamadan, sürekli “hangi adımları daha iyi yapabilirim” düşüncesini odağımızdan yitirmeden çalışmak gerekmektedir.

Bu bölüme koçluk perspektifi ile bakacak olursak, danışanlarımızın öz-farkındalıklarını geliştirmelerine yardımcı olmak, koçluk sürecinin temel bir parçasıdır. Yansıtıcı uygulamalar, “şimdiki zaman farkındalığı” teknikleri ve güçlü sorgulamalar kullanarak iç odağı artırabiliriz. Ayrıca, danışanlarımızın temel değerlerini ve amaç duygularını keşfetmelerine yardımcı olarak, hedeflerini ve eylemlerini gerçekten önemli olan şeylerle uyumlu hale getirmelerine destek olabiliriz.

Diğerlerine Odaklanma:

Empati ve sosyal zekâ, ikinci önemli odak alanını oluşturur. Goleman empatiyi üç türe ayırıyor:

1. Bilişsel empati – başkalarının bakış açılarını anlamak

2. Duygusal empati – başkalarının hissettiklerini hissetmek

3. Empatik ilgi – başkalarının refahını önemsemek

Goleman, empatinin etkili liderlikten güçlü kişisel ilişkilere kadar her şey için gerekli olduğunu savunuyor. Ancak, empatinin bazen duygusal tükenmeye yol açabileceğini, özellikle bakım mesleklerinde çalışanlar için bunun geçerli olduğunu belirtiyor. Anahtarın, empatik ilgiyi tükenmişlikten kaçınmak için yeterli duygusal öz-yönetimle dengelemek olduğuna dikkat çekiyor.

Goleman ayrıca sosyal farkındalığı “sözsüz ipuçlarını okuma ve sosyal durumları ustaca yönetme yeteneğini” inceliyor. Bu tür bir odaklanmanın başkalarıyla uyum sağlamamıza, ilişki kurmamıza ve etkili bir şekilde iş birliği yapmamıza nasıl olanak tanıdığını tartışıyor. Önemli olarak, sosyal farkındalık herhangi bir grup veya organizasyonda geçerli olan yazılı olmayan kuralları ve güç dinamiklerini anlamamıza yardımcı olacağına vurgu yapıyor.

Bu bölüme koçluk perspektifi ile bakacak olursak, danışanlarımızın duygusal zekâ becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmak, etkili koçluğun önemli bir parçasıdır. Kendi duygularını tanıma ve yönetme, ayrıca başkalarının duygularını ustaca okuma ve yanıtlama konusunda danışanlarımıza koçluk yapabiliriz. Hali hazırda, koçluk görüşmelerimizde derin dinleme ve empatiyi uygulayarak, danışanlarımızın gerçekten duyulduğunu ve anlaşıldığını hissetmelerine yardımcı olmak, etik olarak ana sorumluluklarımız arasındadır.

Dışa Odaklanma:

Goleman’ın incelediği üçüncü odak türü, daha büyük sistemleri anlama ve yönetme yeteneğidir. Bugün karşı karşıya olduğumuz en büyük zorlukların çoğunun “iklim değişikliğinden ekonomik istikrarsızlığa kadar” sistem düşüncesi eksikliğinden kaynaklandığını savunuyor.

Beyinlerimiz yavaş hareket eden, büyük ölçekli tehditleri kolayca algılamak için evrimleşmedi. Anlık tehlikelere tepki vermeye programlıyız, soyut gelecek risklerine değil. Bu durum, karmaşık küresel sorunlar söz konusu olduğunda büyük bir kör nokta yaratıyor.

Goleman, aşağıdaki gibi uygulamalarla daha iyi bir sistem farkındalığı geliştirebileceğimizi araştırıyor:

  • Çeşitli bakış açıları aramak
  • Kalıpları ve bağlantıları aramak
  • Uzun vadeli sonuçları düşünmek
  • Geri bildirim döngülerini ve dönüm noktalarını anlamak

Özellikle liderlerin organizasyonları ve toplumları sürdürülebilir geleceklere yönlendirmek için bu “uzun vadeli bakış açısı”nı geliştirmeleri gerektiğini vurguluyor.

Bu bölüme koçluk perspektifi ile bakacak olursak, danışanlarımızın sistem düşüncesini geliştirmelerine yardımcı olmak, günümüzün karmaşık dünyasında etkili olmaları için kritik öneme sahiptir. Danışanların daha büyük resmi görmek için uzaklaşmalarına (Timothy Gallwey – Stop Uygulaması), kalıpları tanımlamalarına ve eylemlerinin daha büyük sistemleri nasıl etkilediğini anlamalarına yardımcı olabiliriz. Ayrıca, danışanlarımızı farklı bakış açıları aramaya ve uzun vadeli sonuçları düşünmeye teşvik edebiliriz.

Odağın Geleceği:

Goleman, dikkat ekonomisinde yaşadığımızı ve odaklanma yeteneğinin giderek daha değerli hale geldiğini savunuyor. Teknoloji ve sosyal medyanın dikkatimizi sürekli bölmesiyle, bilinçli odaklanma yeteneği bir süper güç haline geliyor. Aynı zamanda, kolektif dikkatin gücünü de vurguluyor. Sosyal medya ve diğer teknolojiler sayesinde, toplu olarak sorunlara odaklanabilir ve çözümler üretebiliriz. Ancak bunun, dikkatimizi neye yönlendireceğimizi bilinçli olarak seçmemizi gerektireceğini savunuyor.

Özetle, Goleman’ın “Odak” kitabı, koçlar için zengin bir kaynak sunuyor. İçe odaklanma, diğerlerine odaklanma ve dışa odaklanma konularındaki içgörüler, danışanlarımızın kişisel ve profesyonel yaşamlarında daha etkili olmalarına yardımcı olmak için kullanabileceğimiz güçlü araçlar sağlıyor.

Koçlar olarak, bu kavramları kendi uygulamalarımıza entegre ederek, kendimize ve danışanlarımıza aşağıdakileri yapmaları için yardımcı olabiliriz:

  1. Öz-farkındalıklarını artırmak: Danışanların iç dünyalarını keşfetmelerine, değerlerini ve amaçlarını netleştirmelerine yardımcı olabiliriz. Bu, daha bilinçli kararlar almalarını ve eylemlerini daha derin amaçlarıyla uyumlu hale getirmelerini sağlar.
  2. Duygusal zekâ becerilerini geliştirmek: Danışanların kendi duygularını tanıma ve yönetme, ayrıca başkalarının duygularını anlama ve etkili bir şekilde yanıt verme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olabiliriz.
  3. Empati ve sosyal beceriler geliştirmek: Danışanların farklı empati türlerini anlamalarına ve uygulamalarına, ayrıca sosyal ipuçlarını daha iyi okumalarına ve karmaşık sosyal durumlarda ustaca hareket etmelerine yardımcı olabiliriz.
  4. Sistem düşüncesini teşvik etmek: Danışanları daha büyük resmi görmeye, bağlantıları keşfetmeye ve eylemlerinin daha geniş sistemler üzerindeki etkilerini düşünmeye teşvik edebiliriz.
  5. Dikkat yönetimi stratejileri geliştirmek: Danışanlara, dikkat dağıtıcılarla dolu bir dünyada odaklanmayı nasıl sürdüreceklerini öğretebiliriz. Bu, teknoloji kullanımının bilinçli yönetimini, düzenli molalar almayı ve derin çalışma alışkanlıkları geliştirmeyi içerebilir.
  6. İrade gücü ve öz-denetimi güçlendirmek: Danışanlara, dürtülerini yönetme, doyumu erteleme ve uzun vadeli hedeflere odaklanma stratejileri konusunda koçluk yapabiliriz.
  7. Pozitif odağı teşvik etmek: Zorlukları ele almak önemli olmakla birlikte, danışanların iyimser bir bakış açısını sürdürmelerine yardımcı olabiliriz. Bu, uzun vadeli değişimi güçlendirir ve sürdürülebilir kılar.
  8. Farklı odak türleri arasında denge kurmak: Danışanların iç odak, diğerlerine odak ve dış odak arasında sağlıklı bir denge kurmalarına yardımcı olabiliriz. Her biri genel etkinlik ve iyi oluş için önemlidir.
  9. Kör noktaları keşfetmek: Danışanların varsayımlarını nazikçe sorgulayabilir ve farkındalık veya perspektif eksikliği olabilecek alanları tanımalarına yardımcı olabiliriz.
  10. Uzun vadeli bakış açısı geliştirmek: Danışanları, kararlarının ve eylemlerinin uzun vadeli sonuçlarını düşünmeye teşvik edebiliriz. Bu, daha sürdürülebilir ve etkili stratejiler geliştirmelerine yardımcı olur.

Goleman’ın çalışması, sonsuz dikkat dağıtıcıların olduğu bir dünyada, dikkatimizi ustaca yönlendirme yeteneğinin belki de geliştirebileceğimiz en önemli üst-beceri olduğunu hatırlatıyor. Koçlar olarak, danışanlarımızın bu hayati beceriyi geliştirmelerine yardımcı olarak, onların daha tatmin edici ve başarılı bir yaşam sürmelerine katkıda bulunabiliriz.

Sonuç olarak, “Odak” kitabı, koçluk uygulamalarımızı zenginleştirmek ve danışanlarımıza daha etkili bir şekilde hizmet etmek için değerli içgörüler sunuyor. Kitaptaki kavramları ve stratejileri kendi koçluk yaklaşımımıza entegre ederek, danışanlarımızın kişisel ve profesyonel yaşamlarında daha büyük bir etki yaratmalarına yardımcı olabiliriz. Bu, onların daha büyük öz-farkındalık, daha güçlü ilişkiler ve karmaşık zorluklarla daha etkili bir şekilde başa çıkma becerileri geliştirmelerine olanak tanır.

Koçlar olarak, Goleman’ın sunduğu bu çerçeveyi kullanarak, danışanlarımızın dikkat ekonomisinde nasıl daha iyi gezineceklerini, duygusal zekalarını nasıl geliştireceklerini ve daha büyük sistemleri nasıl anlayıp etkileyeceklerini keşfetmelerine yardımcı olabiliriz. Bu, onların hem kişisel yaşamlarında hem de profesyonel arenada daha etkili liderler, daha iyi iletişimciler ve daha dengeli bireyler olmalarını sağlayabilir.

Unutmayalım ki, odaklanma yeteneği geliştirilebilir bir beceridir. Koçlar olarak rolümüz, danışanlarımızın bu beceriyi geliştirmelerine rehberlik etmek ve onları bu yolculukta desteklemektir. Goleman’ın “Odak” kitabı, bu önemli görevi yerine getirmemiz için bize değerli bir yol haritası sunuyor.”

  • Katılımcılarımız Kitap Hakkındaki Değerlendirmeleri: 

Değerlendirme aşamasında, katılımcılar kendilerine verilen üç dakika içerisinde fikirlerini paylaştılar. Moderatör tarafından kitapta en fazla kullanılan kelimelere dikkat çekildi. Odak kitabında;

Empati – 128 kez

Öz farkındalık – 8 kez

Koç/Koçluk- 27 kez

Vizyon – 17 kez

Mindfulness – 91 kez tekrarlanmıştır. Bu kelime ve kavramların koçluk ile ne kadar ilişkili olduğu düşünülünce incelediğimiz eserin koçluğumuza olan etkisini vurgulayan moderatör İlker Aksoy tarafından yönetilen değerlendirme safhası başlatıldı. Bu bölümde sırası ile; 

a. Okan Çilingiroğlu: “Odak üç ana maddede özetlenebilir. Sistem farkındalığı, empati ve öz farkındalık…Kitabın son bölümündeki liderlik kısmı önemli verileri kapsıyor. Mükemmel liderler sistemleri olduğu gibi kabul etmezler ancak sistem farkındalığı yüksek olduğu için ne olabileceğini görüp, yayabilecekleri en büyük çevreye yaymaya çalışırlar. “İlham verici liderlik hem içsel bir duygusal gerçekliğe hem de ilham vermeye çalıştığımız kişilerin duygusal gerçekliğine ayak uydurmayı zorunlu kılar. “

Toplum olarak duygularımızı konuşamadığımız için özellikle yöneticilerde öz farkındalık ve empatinin önemini yazar birçok yerde vurgulamıştır.” girdisini yaptı.

b. Gamze Midilli: “10.000 Saat efsanesini hatırlattı. Bir şeyi öğrenmek ile başka yerden bakarak öğrenmenin arasındaki farklara değinildiğinin, koçluk ve mentorluk ilişkisinin altını çizdi. Vizyon vericiyi doğru seçmek, koç/mentor eşlemesi doğru seçmekte çok önemli bir yeri var” dedi.

“10.000 saat için nasıl bir 10.000 saat olduğu önemli. Doğru ve tekrarlayan bir 10.000 saat mi? Dikkat edilmesi gereken bir alan.  10.000 saat 5 yıla denk geliyor” diyerek sözlerini tamamladı.

c. Seda Şen: “Kitabı koçluk olarak nasıl kullanacağımı değerlendirdim. Kitabı koçluk ile nasıl ilişkilendirmiş bunu inceledim.  Öz farkındalık, irade ve öz disiplinden bahsetmiş.  Danışanın açığının nerede olduğunu bulması ve buraya odaklanması için kullanılabilir. 

Koçluk gerçekleştirirken hem koçu hem de danışanı odakta kalmasını sağlamak, olumsuza odaklanıyorsa o odaktan çıkarmak çok önemli.

Odaklanma belirli bir süre sonra kopabiliyor, bunu fark edip, orada tekrar odaklanması sağlamak gerekir.

Stratejiyi belirlerken odağı kullanmak önemli. Kişiyi farklı noktalarda odaklı tutmak; içsel odak, dışsal odak ve çevreye odaklanma. Özellikle liderlikte de bu alanlara değinilmiş.

Yukarıdan aşağıda dikkat konusu da çok önemli. Güven alanını yaratarak, danışanın yoğun duygu ile geldiği bir konu varsa bazen odağı değiştirmek ve yeni konuya odaklanmak da gerekebilir.” dedi.

                d. Zahide Ulusoy: Beynin nöro bilimi üzerinde durmuş. Özellikle üç odak konusu üzerinde duruyor; iç odak, dış odak ve sosyal odak olarak.

Dışsal odak daha çok liderlikte görünüyor, sosyal odakta ise empati öne çıkıyor. Empatiyi üçe ayırmış; bilişsel, duygusal ve empatik ilgi…

İçsel odağa örnek olarak George Lucas’ın Yıldız Savaşları kullanılmış.

Dikkatin anatomisi bölümü, aşağıdan yukarı ve yukarıdan aşağı aklın, sistem1 ve sistem2 sorularını çağrıştırdı. 

Yaşadıkları sorunları halletmek üzere örnek verilen yöntemleri faydalı buldum. Örn. Dur ışığı tekniği” dedi.

                e. Ayşegül İmamoğlu: “Kitap, eğitim ve araçlarda kullanılabilir. Koçluk aracı üretilebilir, seçme ve irade gücü ile ilgili olabilir. Dikkat toplama ipuçları veriliyor. Enerji kaçakları çok yaşanıyor. Buradan da araç çıkabilir. Liderlik yetkinlik ve yeterlilikleri, değerleri ile araç çıkarılabilir. Farkındalık ve diğerleri yoksa yetkinlikler kullanılamaz diyerek farkındalığın önemini vurgulamıştır.” dedi.

                f. Figen Tayfun: “Odağı, zihni, beyni nasıl yönlendirileceğini bilimsel veriler ile anlatıyor. Lider, koç yönetici olarak yolda kalmamızı sağlıyor. Koç olarak danışana nasıl hazırlanacağımızdan bahsediyor. Koçluklarını daha iyi yapılabilmeleri için maddeler var. Bazıları, geribildirim-diğerlerine odaklanmak- dikkatin önemi ve nasıl odaklanacağı- duygusal dayanıklılık- öz farkındalık-empati…

Sistematik düşünme ve etkin strateji geliştirmeye faydası olacak bilgiler vardı.” ifadelerini kullandı.

                g. Elif Tuğrul: “Öz denetim konusunda çocuklara yapılan test ile özdenetim ve irade kontrolü ölçümlenebiliyor. Ve buradaki davranış şekli ileriki yaşlarda diğer bileşenlerden bağımsız olarak çocuğun mali durum / suç oranı ve sağlık olarak etkili oluyor. Çocuklukta özdenetimi ne kadar güçlü ise ileriki yaşlarda da hayatı diğer çocuklara göre daha başarılı ve güvenli oluşuyor.

Bilgisayar programcısı örneğinde olduğu gibi odaklanmak bir odaya kapanıp, sadece o işi düşünmek değil, yürüyüş yaparken ya da pencereden bakarken de çözüm üretilebildiğini ve hatta %40 oranında daha yüksek verim alındığını gösteriyor.

Bunun yanında yeni fikir ya buluşların beyin serbest ve bir şey düşünmüyorken çıktığı gerçeği var. Gün içinde kendimize “boş” dakikalar oluşturarak beynin çözüm üretmesini sağlayabiliriz.” dedi.

                h. Canan Gencer Mayruk: “Öz denetim ve irade çok dikkatimi çekti. “İrade gücü kaderdir” Özdenetimi gelişmiş çocukların ileriki yaşamlarında da daha başarılı olduğu ölçümlenmiş.

Yönetsel dikkat, özdenetimin anahtarıdır. Dikkatimizi bir şeye verirken isteyerek başka konulardan da dikkatimizi çekmek önemli.

Koçvari anne baba ile bu konuları da özdeştirdim.” şeklinde katkı yaptı.

                i. Şenol Kaptan: Daniel Goleman son kitaplarında söylenmesi gereken her şeyi kitaba sığdırmaya çalışırcasına bilgi deposu haline getirmiştir. Birçok benzer konuya kavram olarak tüm kitaplarında değinmiştir. Odak kavramını çeşitli yönlerden irdelemiştir. Takım odağı diye takım çalışmasını öne çıkarmıştır.

Odaklanılması ve odaklanılmaması gereken konulardan bahsetmiştir. Vizyonların içselleştirilmesi önemlidir. Bu konuda liderlik duruşunun önemi ve orta düzey yöneticilerin kısa-uzun vadeli hedeflere odaklanmasını sağlamak, üst düzey yöneticilerin vizyona odaklanmasını sağlamak konularına dikkat çekmiş.

Kişisel farkındalığı olmayan kişilerin üzerinden tanımlanan yetkinlik setlerinin davranışa dönüşme sürecinde ciddi sıkıntılar yaşanacağına dikkat çekmiştir.

A noktası ile X noktası arasındaki koçluk yolculuğu olarak da bakmak gerekir.

Bu kitap koçluk ile ilgili çok fazla bilgi var ve bu gözle tekrar okunmasını tavsiye ediyorum. Araç ve soru seti oluşturulabilir. İyi koç olma yolculuğunda mindfulness konularına da eğilinmesi faydalı olur.

Alışkanlıkların oturması için “Atomik Alışkanlıklar” kitabı ve ilişki yönetimi ve iletişim becerilerini yükseltmek için “Şiddetsiz İletişim” kitabını başucu kitabı yapmanızı tavsiye ederim.

“Akış” kitabı da çok kıymetli bir kitap, bireysel gelişim ve koçluğunuzu desteklemesi açısından tavsiye ederim.” Demek suretiyle toplantının bu bölümünü sonlandırdı.

  •    Kitaptan Alıntılar: 

Moderatör M. İlker Aksoy tarafından kitaptan derlenen alıntılar şu şekildedir: 

İÇERİKSAYFA NO
2. DÜNYA SAVAŞINDA RADAR OPERATÖRLERİNNİ YORULMASI VE ODAK DAĞINIKLIĞINDAN SİNYAL KAÇIRMASI8
Liderlerin sonuç alabilmek için bu dikkat türlerinin üçüne de ihtiyaçları vardır. İçsel odaklanma bizi içgüdülerimize, yol gösterici değerlerimize ve daha iyi kararlara yöneltir. Başkalarına odaklanma daha geniş dünyada yönümüzü bulmamızı sağlar. İç dünyasına kulak vermeyen bir lider dümensiz olacaktır; başkalarının dünyasına karşı kör biri her şeyden habersiz kalacaktır; içinde faaliyet gösterdikleri sistemlere kayıtsız olanlar gafil avlanacaktır.10
“Dikkat, dünya hakkındaki farkındalığımızın ve düşüncelerimizle duygularımızın istemli düzenlemesinin temelindeki” mekanizmaları hazırlar.” MICHAEL POSNER10
GÜNÜMÜZ ÇOCUKLARI İNSANLARDAN ÇOK MAKİNALAR İLE UYUM SAĞLADIKLARI BİR GERÇEKLİKLE BÜYÜYOR. BU CAN SIKICI…12
DİKKATİN TEMELİ: BİR HABERİ İZLEMEMİZİ, BİR İŞİ SONUNA KADAR SÜRDÜRMEMİZİ, ÖĞRENMEMİZİ YA DA YARATMAMIZI SAĞLAYAN BİLİŞSEL BİR GÜÇTÜR.12
 “Beyin araştırmaları, bilgisayarda oyun oynarken nöral ödül sistemlerinde, alkoliklerde ve uyuşturucu bağımlılarında rastlanana benzer çeşitli değişiklikler olduğunu açığa çıkarıyor.” DAPHNE BAVELIER13 -269
Dikkat yönetici olan müşterilerimizin zihnindeki  bir numaralı mesele. TONY SCHWARTZ15
1977 yılında Nobel Ödülü’nü alan ekonomist Herbert Simon, bütün bunları daha o zamandan öngörmüştü. Enformasyon zengini bir dünyanın gelişini yazarken, enformasyonun tükettiği şey, “alıcılarının dikkatidir. Bu yüzden enformasyon zenginliği dikkat fakirliği yaratır,” diyerek bizi uyarmıştı15
Wisconsin Üniversitesi’nden sinirbilimci Richard Davidson, odaklanmayı her biri ayrı bir sinir sistemine dayanan, içsel yaşamlarımızın, ilişkilerimizin ve hayatın getirdiği herhangi bir zorluğun çalkantısında bize yol gösteren bir avuç temel yaşam yeteneğinden biri olarak adlandırıyor21
DİKKAT DAĞITICI KAVRAMI: Carnegie Mellon Üniversitesi’nden bir araştırma grubuna göre, “Bir bilgisayar sistemindeki en değerli kaynak artık işlemcisi, belleği, diski ya da çalışma ağı değil, insan dikkatidir.” İnsandan kaynaklanan bu darboğaza önerdikleri çözüm, dikkat dağıtıcıları asgariye indirmeye dayanıyor: Aura Projesi, ikide bir arızalarla uğraşarak zamanı boşa harcamamamız için sistemdeki can sıkıcı hataları temizlemeyi öneriyor.26
AKIŞ: Harvard’dan Howard Gardner’ın, Stanford’dan William Damon’ın ve Claremont’tan Mihaly Csikszentmihalyi’nin araştırmaları, “iyi iş” diye adlandırdıkları, insanların mükemmel oldukları, ilgi duydukları alanın ve etik kurallarının –önemli olduğuna inandıkları şeylerin– güçlü bir karışımına odaklanıyordu.30 Bunlar muhtemelen kendini vermeyi gerektiren uğraşlardır: insanlar yaptıkları işi severler. Yaptığımız işe kendimizi tam olarak vermek iyi gelir, zevk de akışın duygusal göstergesidir.27-28
AŞAĞIDAN YUKARI AKIL:
milisaniyelerle çalışan beyin zamanı bakımından daha hızlıdır
istemsiz ve otomatiktir: hep açıktır
sezgiseldir, çağrışım ağları aracılığıyla faaliyet gösterir
dürtüseldir, duygular tarafından yönlendirilir
her zamanki alışıldık işlerimizi yürütür ve hareketlerimize rehberlik eder
dünyaya dair zihinsel modellerimizin yöneticisidir
31
YUKARIDAN AŞAĞI AKIL:
daha yavaştır
istemlidir
çaba gerektirir
otomatik rutinlerimizi (kimi zaman) etkisizleştiren ve duyguların yönettiği dürtüleri bastıran özdenetimin
merkezidir
yeni şablonları öğrenebilir, yeni planlar yapabilir ve otomatik dağarcığımızın sorumluluğunu bir ölçüde
üstlenebilir.
31
İstemli dikkat, irade gücü ve amaçlı seçim yukarıdan aşağıya doğrudur; dönüşlü dikkat, dürtü ve ezbere dayalı alışkanlıksa aşağıdan yukarıya doğrudur32
Evrimde milyonlarca yıl öncesine dayanan dönüşlü, hızlı hareket eden aşağıdan yukarıya doğru devreler, kısa süreli düşünüşü, dürtüyü ve hızlı kararları kayırır. Beynin ön ve üst kısmındaki yukarıdan aşağıya doğru devrelerse sonradan eklenmiştir, bunların tam olgunlaşması ancak birkaç yüz bin yıl öncesine dayanır32
İnsan beyni, evrimin yeterince iyi ama mükemmel olmayan tasarımlarından biridir. 36 Beynin daha kadim aşağıdan yukarıya doğru sistemleri, görünüşe bakılırsa tarih öncesi insanlığın büyük kısmı boyunca temel sağkalım açısından iyi iş çıkarmıştır; ama tasarımları günümüzde bazı sıkıntılara neden olmaktadır. Hayatın büyük bölümünde daha eski sistem genellikle lehimize, ama kimi zaman da aleyhimize baskın çıkar: aşırı harcama, bağımlılıklar ve amansızca hız yapan sürücüler bu şirazesinden çıkmış sistemin işaretlerinden sayılır.33
Beyin araştırmaları, şampiyon bir sporcunun performans sırasında tekniğe kafa yormaya başlamasının, hata yapmanın kesin reçetesi olduğunu gösteriyor35
Edgar Allan Poe, sözünü etmemeye karar verdiğiniz duyarlı bir konuyu açmak yönündeki talihsiz zihinsel eğilime “sapkının cini” diye bir ad takmıştır. Harvard’lı psikolog Daniel Wegner’ın “Herhangi Bir Olayda En Kötü Şeyi Düşünmek, Söylemek ya da Yapmak” gibi yerinde bir başlık taşıyan makalesiyse, o cini canlandıran bilişsel mekanizmayı açıklar36
Aşağıdan yukarıya doğru devre, biz günümüzü yaşarken sürekli ders alarak oburca ve sessizce öğrenir. Böylesi bir örtük öğrenme, biz asla farkına varmasak da, hayatımızı iyi ya da kötü yöne çeviren bir dümen işlevi görür.38
Aşağıdan yukarıya doğru farkındalık, bilinçaltı tetikleyicilere karşı bizi enayileştiriyor.39
AMİGDALA RADARDIR: Bu tür duygusal korsanlıkların tetikleyicisi, beynin tehditlere karşı radarı olan ve tehlikeler için çevremizi sürekli tarayan amigdaladır. Bu devreler bir tehdit algıladıklarında (ya da tehdit olarak yorumladığımız bir şey algıladıklarında; sıklıkla yanılırlar), prefrontal bölgelere doğru uzanan sinir devrelerinin oluşturduğu bir otoyol, alt beynin yukarı yönelmesini sağlayan bir sinyal yağmuru yağdırır: bizi altüst eden şeye yapışan dikkatimiz daralır; belleğimiz kâğıtları yeniden dağıtarak önümüzdeki tehditle ilgili herhangi bir şey hatırlamayı kolaylaştırır; stres hormonları taşkını bacaklarımızı savaşmaya ya da kaçmaya hazırlarken, bedenimiz yüksek vitese geçer. Bizi o kadar rahatsız eden şeye saplanıp, gerisini unuturuz.42
DUYGU NE KADAR GÜÇLÜYSE, SAPLANTIMIZ O KADAR BÜYÜR.42
HEDEFE YÖNELİK DİKKAT DÜŞÜNCESİZ ZİHİNSEL ALIŞKANLIKLARA KET VURUR.44
DAĞINIK BİR AKIL YARATICI ENERJİMİZİ AÇIĞA ÇIKARIR.46
YARATICILIK: Bir Fars masalında, “tesadüf eseri, sürekli olarak aramadıkları şeyleri keşfeden” Serendipli Üç Prens anlatılır.” Doğal ortamda yaratıcılık böyle bir şeydir47
 Louis Pasteur’ün ifadesiyle şans, hazırlıklı bir aklı tercih eder. Hayal kurmak, yaratıcı keşfi kuluçkaya yatırır.48
Albert Einstein bir keresinde, “Sezgisel akıl kutsal bir armağandır, rasyonel akılsa sadık bir hizmetkâr,” demişti. “Bizler hizmetkârı onurlandırıp armağanı unutan bir toplum yarattık.50
En güçlü dikkat dağıtıcı, çevremizdeki insanların gevezeliğinden çok kendi zihnimizin gevezeliğidir. Tam yoğunlaşma bu iç seslerin dinmesini gerektirir54
DAĞILAN AKLIN TOPLANMASI: Temel bir meditasyon öğretisi, “Aklınızın dağıldığını fark ettiğiniz anda, onu tekrar odak noktasına getirin,” der. Burada anahtar tümce, “fark ettiğiniz an”dır.58
DENGELİ DİKKAT: Dikkatimizin çevremizdeki dünyanın nasıl düzenlendiğine bağlı olması gerekmez; spot ışığı altındaki kadar, gölgedeki vakum temizleyiciyi de gözlemlemeyi seçebiliriz. Dengeli dikkat, kendimizi belirli bir şeye kaptırmadan, farkındalık alanımıza giren ne varsa hepsine ilgi gösterdiğimiz bir zihin halini yansıtır. Her şey zihnimizden akıp geçer.60
İşin anahtarı kendinin farkında olmak, özellikle de bedenimizden gelen fısıltıların içsel ipuçlarını doğru çözmektir. Belli belirsiz fizyolojik tepkilerimiz gündemdeki kararla ilgili deneyimimizin genel toplamını yansıtır.68
ÖZ-FARKINDALIK NEDİR? öz-farkındalık, hayatta yolumuzu bulmamıza rehberlik edebilecek belli belirsiz iç fısıltılara uymamızı sağlayan esaslı bir odağı temsil eder. Göreceğimiz gibi, bu içsel radar yaptıklarımızı –ve bir o kadar önemlisi, yapmadıklarımızı da– yönetmenin anahtarıdır. İyi yaşanan bir hayatla aksayan bir hayat arasındaki tüm farkı, bu içsel kontrol mekanizması yaratır.69
BEDENİNİZİN İŞARETLERİNE GÜVENMENİZ GEREKİR.71
SES TONUNUN İLETİŞİMDEKİ ÖNEMİ: Ama ses tonumuz söylediklerimizin etkisi açısından son derece önemlidir: araştırmalara göre, insanlar olumsuz performans geribildirimini sıcak, destekleyici bir ses tonuyla aldıklarında, olumsuz geribildirime rağmen olumlu duygularla ayrılırlar. Ama olumlu performans eleştirilerini soğuk ve mesafeli bir ses tonuyla aldıklarında, iyi habere rağmen sonuçta kendilerini kötü hissederler77
ŞEKERLEME TESTİ – HAZZI ERTELEME – İRADE GÜCÜ: Bir de 1970’li yıllarda Stanford Üniversitesi’nden psikolog Walter Mischel’in yaptığı efsanevi bir çalışma olan “şekerleme testi” vardı. Mischel, dört yaşındaki çocukları birer birer Stanford kampusundaki Bing Ana okulu’ndaki bir “oyun odası”na davet ediyordu. Odada çocuğa şekerlemeler ve başka ikramlarla dolu bir tepsi gösteriliyor ve istediğini seçip alması söyleniyordu. Ardından zor bölüm başlıyordu. Araştırmacı çocuğa şöyle diyordu: “İstersen şekerlemeni şimdi alabilirsin. Ama ben iş için bir yere gidip gelene kadar onu yemezsen, o zaman iki tane alabilirsin.” Oda dikkat dağıtıcılardan arındırılmıştı: oyuncak yoktu, kitap yoktu, bir tablo bile yoktu. Öz-denetim, bu denli zor koşullara maruz kalan dört yaşındaki bir çocuk için büyük bir beceriydi. Yaklaşık üçte biri şekerlemeyi anında kapıyor, üçte bir kadarıysa iki taneyle ödüllendirilene kadar bitmek bilmeyen on beş dakika boyunca bekliyordu (kalan üçte biri, bu ikisinin ortasında bir yere giriyordu). En kayda değer olan şuydu: tatlının cazibesine direnenler, yönetsel kontrol ölçümlerinde, özellikle de dikkatin yeniden yönlendirilmesinde daha yüksek puanlar alıyordu84
DUNEDİN TESTİ – Çocukluk dönemlerinde öz-denetimleri ne kadar güçlüyse, otuzlu yaşlarında Dunedinli çocukların durumu o kadar iyiydi. Daha sağlıklı, mali açıdan daha başarılıydılar ve yasaya itaat eden vatandaşlar olmuşlardı86
BÜYÜK ŞOK: istatiksel analizler, bir çocuğun öz-denetim düzeyinin, yetişkinlik dönemindeki mali başarısı ve sağlığı (ayrıca adli sicili) konusunda, toplumsal sınıf, ilk ailenin zenginliği ya da IQ kadar güçlü bir tahmin unsuru olduğunu gösterdi. İrade gücünün yaşam başarısında tamamen bağımsız bir etken olduğu ortaya çıktı; hatta çocukluktaki özdenetimin, mali başarı açısından gerek IQ’dan, gerekse ilk ailenin toplumsal sınıfından daha güçlü bir tahmin unsuru olduğu anlaşıldı87
Dikkatin pek çok nüansı ve çeşidi arasından, iki tanesi öz-farkındalık açısından son derece önemlidir. Seçici dikkat, tek bir hedefe odaklanıp başka her şeyi görmezden gelmemizi sağlar. Açık dikkatse, çevremizdeki ve içimizdeki dünyadan geniş çapta enformasyon almamızı ve aksi takdirde gözden kaçıracağımız ince işaretleri toplamamızı sağlar.92
Yüksek düzeyde bilişsel kontrol ile hepten yokluğu arasındaki bu tezat, yıllar önce bir şekerlemeyle baştan çıkarılan dört yaşındaki çocuklarda doyumu ertelemeye ilişkin Stanford testinde, daha masum bir şekliyle keşfedilmişti. Stanford’daki bu okul öncesi öğrencilerinin elli yedisi kırk yıl sonra izlendiğinde, dört yaşında şekerlemeye direnen, “erteleme düzeyi yüksek olanlar”, doyumu hâlâ erteleyebiliyordu, ama “erteleme düzeyi düşük olanlar” dürtüyü bastırmakta hâlâ başarısızdı.93
Zihinsel modellerimizle bunların haritalandırmaya kalkıştığı sistemler arasındaki uyumsuzluklara ek olarak, daha da büyük badireler vardır: algısal ve duygusal sistemlerimiz onlara karşı neredeyse kördür. İnsan beyni bizim ve atalarımızın, özellikle de Pleistosen jeolojik çağında (kabaca 2 milyon yıl öncesinden, tarımın doğduğu yaklaşık 12.000 yıl öncesine kadar) yaban ortamında hayatta kalmamıza yardım eden şey tarafından yoğrulmuştur149
Sessizce yaklaşan bir kaplanın habercisi olabilecek bir yaprak hışırdamasını duyacak kadar ince ayarlıyız. Ama atmosferin ozon tabakasındaki incelmeyi ya da sisli bir günde soluduğumuz katı parçacıklardaki kanserojen maddeleri algılayabilen bir aygıta sahip değiliz. Bunların ikisi de sonuçta ölümcül olabilir, ama beynimizde bu tehditleri doğrudan algılayacak bir radar yoktur149
Kurumsal öğrenmeye sistem düşünüşünü katmış ve daha yakın zamanlarda bu bakış açısını okullarda öğretmiş olan Peter Senge, “Çocuklar doğal sistem düşünürleridir,” diyor. “Altı yaşında üç çocuk oyun alanında neden bu kadar çok kavga ettiklerine baktıklarında, birbirleriyle alay etmenin duyguları incittiği, incinmenin sövüp saymaya, sövüp saymanın da daha fazla incinmeye neden olduğu –ve bütün bunların bir kavgaya dönüştüğü– bir geribildirim döngüsüne sahip olduklarını fark ederler.”160
AKILLI ALIŞTIRMA: Akıllı alıştırma her zaman hataların farkına varmanızı ve onları düzeltmenizi sağlayan bir geribildirim döngüsünü içerir; dansçıların ayna kullanmalarının nedeni budur. En iyisi, bu geribildirimin uzman gözüne sahip birinden gelmesidir –bunun için de her birinci sınıf spor şampiyonunun bir koçu vardır. Böyle bir geribildirim olmadan alıştırma yaparsanız, en üst kademelere ulaşamazsınız170
Amatörlerle uzmanların yollarının ayrıldığı yer de burasıdır. Amatörler bir noktada, çabalarının aşağıdan yukarıya doğru işlemlere dönüşmesine izin vermekle yetinirler. İster kayak yapmakta olsun ister araba kullanmakta, yaklaşık elli saatlik eğitimden sonra insanlar, az-çok çabasızca rutine bağlayacakları bu “yeteri kadar iyi” performans düzeyine ulaşırlar. Yoğun alıştırmaya artık ihtiyaç duymayıp, öğrendikleriyle yetinirler. Bu aşağıdan yukarıya doğru tarzda daha ne kadar alıştırma yaparlarsa yapsınlar, kaydettikleri ilerleme önemsiz olacaktır.170
Usta icracı,” diyor Ericksson, “o anki performans düzeyinin üstünü hedefleyen bir eğitimi bilinçli olarak yapılandırarak ve arayıp bularak, bu tür otomatiklik eğilimlerine etkin bir biçimde karşı koyar.” Ayrıca, “Ustalar bilinçli alıştırmaya tam bir yoğunlaşmayla ne kadar yatırım yapabilirlerse, performanslarını o kadar geliştirip inceltmiş olurlar.171
KOÇLUKTA SORUYU DÜŞÜNÜP DALMAK: Emory Üniversitesi’nden sinirbilimciler, fonksiyonel manyetik rezonans görüntülemeyi (fMRI) kullanarak, bu basit zihin hareketini tekrarlayan meditasyoncuların beyinlerini incelediler. 195 Bu bilişsel çevrimin dört aşaması vardır: aklınız dağılır, siz bunun farkına varırsınız, dikkatinizi nefesine verirsiniz ve orada tutarsınız. Akıl dağıldığı sırada, beyin her zamanki medial devreleri etkinleştirir. Aklınızın dağıldığını fark ettiğiniz anda, bir diğer dikkat ağı, bu kez göze çarpmayı sağlayan ağ canlanır. Ve siz odağınızı tekrar nefesinize çevirip orada tutarken, prefrontal bilişsel kontrol devreleri yönetimi ele alır.174
Olumluluk biraz da beynin hareket halindeki ödül devresini yansıtır. Mutlu olduğumuzda, beynin ortasındaki ventral striatum içerisinde bir bölge olan nukleus akumbens etkinleşir. Bu devre motivasyon için yaşamsal görünür ve yaptığınız şeyin ödüllendirici olduğu duygusuna sahip gibidir. Bu dopamin zengini devreler olumlu hisleri, hedeflerimize ulaşmak için çabalamayı ve arzuyu tetikler.176
Richard Boyatzis, “Olumlu hedeflerinizden ve hayallerinizden bahsetmek, sizi yeni olasılıklara açan beyin merkezlerini etkinleştirir. Ama konuyu değiştirip, kendinizi düzeltmek için ne yapmanız gerektiğinden bahsetmeniz sizi kapatır,” diyor177
Bilişsel kontrol. Birlikte nefes alan arkadaşlar ve bilinçlilikle elde ettikleri bu işte. Bunun kendilerine nasıl yardım edebileceğini bir kez hissettiklerinde, ‘Bunu yapabilirim,’ düşüncesiyle kendilerinden emin oluyorlar,” dedi bana LANTİERİ201
Farkındalığın öğrencilere sağladığı en büyük yararlardan biri, anlayıştır. Aklın dağılması kavrayışta delikler açar. Dalgınlığın panzehiri meta-farkındalık, yani dikkatin kendisine gösterilen dikkattir, fark etmeniz gereken şeyi fark etmediğinizin farkına varma ve odağınızı düzeltme yeteneğinde olduğu gibi. Farkındalık bu çok önemli dikkat kasını güçlendirir.202
Neredeyse her meditasyon türü, esas olarak, dikkat alışkanlıklarımızı – özellikle de aklın dağılmasına neden olan rutini– yeniden eğitir. Meditasyonun üç türü –yoğunlaşma, sevgi dolu nezaketi ortaya çıkarma ve açık farkındalık– test edildiğinde, bu tekniklerin her biri akıl dağılmasıyla ilgili alanları sakinleştirmiştir. JUDSON BREWER203
Bilinçlilik, anlık deneyimlerimizi tarafsız, tepkisiz bir biçimde gözlemleme kapasitemizi geliştirir. Tek bir şeyle ilgili düşüncelerimizden kurtulup, odağımızı farkındalık akışı içinde aklımıza gelenlere açma, tek bir şey hakkındaki düşünceler seli içerisinde kaybolmama alıştırmaları yaparız. İşyerinde falanca şeye dikkat edip, filanca şeyle ilgili düşünce akışımızı terk etme gereği duyduğumuz anlarda birini bırakıp diğerine odaklanabilmemiz için, bu eğitim genelleştirilir207
POMODORA’YA GÖNDERME: Bir de verimliliğin katili olan çoklu görev vardır. “Çoklu görev” aslında, işleyen bellek kapasitesini dolduran şeyi değiştirmek demektir; işyerinde belli bir odak noktasından rutin sapmalarsa başlangıçtaki görevin icrasında kaybedilen dakikalar anlamına gelir. Tam odaklanmaya yeniden kavuşmak on ila on beş dakika alabilir.207
Deneyimli bir liderlik koçu, “Liderlerin çoğu hiç ara vermez,” dedi bana. “Ama düşünmek için zamana ihtiyacınız vardır.” Dev bir yatırım yönetimi firmasının başkanı olan patronuysa bunu şöyle ifade etti: “Böyle bir zamanı kendime ayırmazsam, cidden altüst olurum.209
Bir toplantı gündeme geldiğinde, (şu berbat PowerPoint’ın doğum yeri olan) Microsoft’un CEO’su Steve Balmer’ın bu tür sunumları yasakladığını duydum. Onun yerine materyali önceden görmek istiyor ki, karşı karşıya kaldığında oraya varmak için uzun, dolambaçlı bir yol izlemektense, sadede gelip en önemli soruları hemen sorabilsin. Kendi deyişiyle, “Bu daha iyi odaklanmamızı sağlıyor.”213
HİKAYE ANLATMAK: Dikkat çekmek için aşılması gereken çıta sürekli yükseliyor; geçen ay göz kamaştırıcı olan şey bugün sıkıcı görünüyor. Gözlerin faltaşı gibi açılmasını sağlayacak bir strateji aşağıdan yukarıya doğru sistemlerimize şaşırtıcı, dikkati zorlayan teknolojik etkilerle ince ayar yaparken, eski bir yöntemin yeniden doğuşuna tanık olduk: iyi bir hikâye anlatmak214
Apple’ın “Farklı düşün” sloganı, araştırmaya geçmeyi emreder223
İlham veren liderler, grupta yankı uyandıran ve insanlara şevk veren ortak değerleri dile getirebilirler. Bunlar, insanların birlikte çalışmayı sevdikleri, herkesi heyecanlandıracak vizyonu yüzeye çıkaran liderlerdir. Ama samimi olmak gerekirse, lider önce kendi değerlerini bilmelidir. Bu da öz-farkındalık ister.229
Liderlerin en büyük derdi, kötü dinlemektir230
Tony Hayward, odaklanma konusunda eksiklikleri olan bir liderin yol açtığı maliyetlerin ders kitaplarına girecek bir örneğini sunuyor. “İnsanların nasıl tepki vereceklerini tahmin edebilmek için, size karşı tepkilerini okumanız gerekir,” diyor Spencer. “Bu da kendi kendini güçlendiren bir döngü içinde öz-farkındalık ve empati ister. Başkalarının gözünde nasıl göründüğünüzün daha fazla farkında olursunuz. Öz-farkındalığınız arttığında, diye ekliyor, kendinizi daha iyi yönetirsiniz. “Kendinizi daha iyi yönetirseniz, başkalarını daha çok etkilersiniz,” diyor Spencer.235
Şimdi, o tartışmalı makaleden onlarca yıl sonra, yeterlilik modelleri apaçık bir hikâye anlatıyor: öne çıkan liderlerin oluşumunda empati gibi akademik olmayan beceriler genellikle salt bilişsel yeteneklerden daha önemlidir238
ÖZ-FARKINDALIĞIN ÖNEMİ: Accenture, yüz CEO’yla bir şirketi başarıyla yönetebilmek için gereksindikleri beceriler hakkında görüştüğünde, küresel açıdan düşünmek ve ilham verici ortak bir vizyon yaratmaktan, değişimi ve teknolojik bilgiyi kucaklamaya kadar on dört beceri ortaya çıktı.274 Hiç kimse bunların hepsine birden sahip olamazdı. Ama öne çıkan tek bir “meta” beceri vardı: öz-farkındalık.239
GEI Partners ortaklarından Steven Wolff, “Bir gruptan kolektif bilgelik toplamak için iki şeye ihtiyacınız vardır: bilinçli mevcudiyet ve güvenlik duygusu,” diyor. 282 “Size lazım olan, bunun güvenli bir yer olduğuna dair ortak bir zihinsel modeldir; eğer yanlış bir şey söylersem dosyama not düşülür, değil. İnsanlar seslerini yükseltmekte kendilerini özgür hissetmek isterler248
En iyi ekipler aynı zamanda örgütün dinamiğini de etkili bir biçimde okurlar; Druskat ve Wolff’un elde ettikleri bulgulara göre, böylesi bir sistem farkındalığıyla olumlu ekip performansı arasında güçlü bir bağ vardır.249
Bu ekipler aynı zamanda olumlu bir atmosfer yaratırlar; eğlenmek, paylaşılan akış halinin bir belirtisidir. Bir inovasyon danışmanlığı şirketi olan IDEO’nun CEO’su Tim Brown, buna “ciddi oyun” diyor. “Oyun eşittir güven, insanların risk alabileceği bir uzam. En değerli yeni fikirlere ancak risk alarak ulaşabiliriz.249
Bir lider böylesi ortak değerleri etkili bir biçimde dile getirecekse, önce yürekten hissedilen yönlendirici vizyonu bulmak için kendi içine bakmalıdır.256
ÖĞRENEN ORGANİZASYON: MIT Sloan İşletme Okulu’nda ders veren Peter Senge, şirketlere bir sistemler anlayışı kazandıran “öğrenen örgüt”ü geliştirdi.297 “Sistemleri anlamanın temeli, zaman ufkunuzdur,” dedi Senge bana. “Eğer çok darsa, temel geribildirim döngülerini görmezlikten gelip, uzun vadede işe yaramayacak kısa vadeli çözümler bulursunuz. Ama ufkunuz yeteri kadar genişse, işleyen kilit sistemlerin daha fazlasını görme şansına sahip olursunuz.” “Ufkunuz ne kadar genişse,” diye ekledi Senge, “görebildiğiniz sistem de o kadar büyük olacaktır.”261

Bu gönderiyi paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

tr_TRTurkish